Sene 2020. Bir karantina akşamında
acaba ne film var diye TRT2’yi açıyorum. Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasının
Orhan Şallıel’in yönetiminde verdiği Osmanlı’dan Viyana’ya temalı konserin
kaydını izliyoruz. Şallıel İsmail Dede Efendi’nin Yine Bir Gülnihal eserini Strauss’un
Mavi Tuna eseri ile eşleştirmiş ve hikayesini anlatırken ben spoiler vermeye
başlıyorum. Hikayeyi Şallıer’den önce anlatıp, bir de detone sesimle
hatırladığım kadarıyla söylemeye çalışıyorum ve zihnim beni yanıltmıyor, lisede
ders aldığım müzik öğretmenim sayesinde hepsini ezberden okuyorum. Kendisini
uzun zamandır aramadığım aklıma geliyor ve hemen telefona sarılıyorum hocamı
aramak için. Rehberde etrafındaki bütün numaralarda Whatsapp yeşili varken onunkinde
yok, çeviriyorum, böyle bir numara yok, diyor. İkinci bir sabit hat var onu da
çeviriyorum. Ona da yanıt veren olmuyor. Aydın Hoca’nın sosyal medyada
olmadığını bildiğim halde son bir umut taratıyorum. Maalesef kötü haber bir
kenardan karşıma çıkıyor. 26 Eylül 2019 tarihinde yazılmış bir sosyal medya
paylaşımı;
Sene 1983, yer Soma Linyit Lisesi.
Lise birinci sınıfta müzik ve resim dersleri seçmeli. Ben müziği seçiyorum.
Nedeni de sadece resim alanına fazla yeteneğim olmaması değil. Okulda müzik
öğretmeni yok ve dersler boş geçiyordu. Üstüne üstlük müzik dersi salı günleri
ilk saat ve o gün biraz daha uyuma fırsatımız oluyordu. Derken dönem ortası bir
öğretmen atandı. Dersler başladı ve güzel günler bitti. Öğretmenimiz genç ve
idealist, “flüt çalmayı öğreteceğim” diyor. Sınıf kaynıyor “bu yaştan sonra
olur mu?” “Merak etmeyin” diyor Aydın
hoca “sadece siz değil lise ikiler de öğrenecek, sadece üçler muaf”.
Başlangıç sıkıntılı ama ilerleyen
günlerde ders renkleniyor. Bir yandan derslere kasetçalarıyla gelip bize önemli
klasikleri dinletip eserlerin temaları ve hikayelerini anlatıyor. Soma gibi
TRT3 yayının olmadığı bir ilçede evdeki pilli Philips radyodan dünya
radyolarını dinlemeye çalışan bana ilaç gibi geliyor bu dersler. Hocanın
paylaştığı eserlerin bazılarına kulak aşinalığım ve dinlemişliğim var. Kimilerini
radyodan hatırlıyorum, önemli bir kısmı da reklam müziği ya da diğer
programlarda kullanılan parçalar. Ama hikayeleriyle birlikte dinlemek çok daha
iyi geliyor. Zaten yegâne alternatifimizin Bahadır ve babası Ahmet abinin
işlettiği stüdyo olduğu ilçemizde Aydın hocanın müzik dersleri çölde vaha gibi.
Evet yavaş yavaş flüt çalmayı ve nota okumayı da öğreniyoruz.
Hocamızı da tanımaya başlıyoruz. Bolu’lu
Aydın hocamız, hatta Boluspor’da futbolculuk yapmış, sanırım sağ bek oynadığını
söylerdi. Branşı kemandı ve hemen her fırsatta kemanın nasıl zor bir enstrüman
olduğunu ve bu seviyesinin ardında binlerce saatlik bir emek olduğunu, büyük
salonlarda yüzlerce kişiye çaldığını söylerdi. O dönemde otelde kaldığını, kendisine
güzel bir keman aldığını ve yeni kemanını bizlere de çaldığını hatırlıyorum. Bu
arada piyangodan kendisine çıkan parayla bu kemanı aldığına dair bir hikaye
olduğu da aklımda kalmış. Otelde pratik yapma sıkıntıları yaşadığı aklımda
kalan diğer bir detaydı. Öğretmenler arası bir gösteri maçında forma giydiğini
de hatırlıyorum. Diğer hocaların kahve ısmarlayıp maç sırasında kenarda kahve
içtiği ortamda bile ciddi ciddi futbolunu oynamaya çalışıyordu. Sonrası
maalesef yok çünkü hocamız tayin nedeniyle Soma’dan ayrıldı. Benim için de
müzisyenlik serüveni orada bitti, ama dinleyici olarak müziğe olan tutkum hala
devam ediyor. Bu anlamda Aydın Uygur müzik anlayışımın gelişmesi sürecinde ilk
tohumu ekenlerden biriydi. Yıllar sonra merak edip bir şekilde çalıştığı okulu
bulup kendisine ulaşmıştım. Kendisiyle telefonda görüştük, ama maalesef bir
daha yüz yüze görüşme fırsatımız olmadı. Gençliğinde yaptığı işi laf olsun diye
yapan, yaptığı işe yabancılaşmış bir öğretmen değildi, mesleğini yaşıyordu ve
gereğini yapıyordu. Ardından yazılanlara baktığımda çalıştığı diğer okullarda
da benzer bir profil çizdiği görülüyor. Hiçbirimiz bu dünyada kalıcı değiliz,
önemli olan bu kubbede bir hoş seda bırakarak gitmek. Kendisi iki anlamda da
hoş bir seda bırakarak ayrımızdan ayrılmış. Aydın hocam için ışıklar içinde
yatsın derken, geride kalan kederli ailesine de sonsuz sabırlar diliyorum.