Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 4, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

OKULA NE GEREK VAR?

Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu - serdardegirmencioglu@gmail.com Benim de Sesim Var - Evrensel, 27 Eylül 2009 Okullar geçen Perşembe günü, yanı haftanın ortasında açıldı. O sabah otobüste yolculuk ediyordum ve oturduğum koltuğun tam karşısında olan televizyon ekranındaki "okullar açıldı" haber görüntülerini izlemek zorunda kaldim. Hemen her zaman olduğu gibi ekranda, yüzeysel ve yapmacık şeyler söylemekte yarışan sunucular, yetkililer, eğitimciler geçidi vardı. Bu geçitte yer almaktan çekinmeyen bir çocuk ruh sağlığı uzmanı bile ekrandan geçti. Bunca laf ve bunca zaman içinde, "okul neden gereklidir?" sorusu üzerinde duran olmadı. Bu sorunun tek bir yanıtı olmadığını kabul etmek gerekir. Bu soruya verilen kimi yanıtların, "eğmek" ve bükmek" gibi, doğmaların ve insana aykırı uygulamaların "belletilmesi" gibi kavramlar içerdiği de bilinmekte. Ama tam da bu nedenle, "okula neden gerek var?" sorusunu sormak ve bu sorunun yanıtl...

Dolap Beygirinin Hayatı, Hayatlarımız..

........Dolap beygirinin en büyük şansı gözlerinin bağlı olmasıdır. Böylece hayvancağız aynı çemberin içinde dolanıp durduğunun farkında olmaz. Aslına bakarsan, bizim gözlerimizde de tıpkı dolap beygirindeki gibi bir bağ vardır. Bu bağ, çocukluğumuzun, aldığımız eğitimin, meslek edinmemizin, para kazanmamızın, aşık olmamızın, kendimizi başkalarına kabul ettirmemizin, başarılarımızın, başarısızlıklarımızın, sevinçlerimizin, hüzünlerimizin, her gün boğuşmak durumunda kaldığımız daha binlerce zorluğun görünmez, incecik zarlarından oluşur. Daha çocukluğumuzdan itibaren, biz farkına varmadan bu zarlar üst üste gelir, gözlerimizi kapatır, yaşamın bir kısır döngü olduğu gerçeğini görmemizi engeller. Böylece tanıştığımız her insanın, karşılaştığımız her olayın, yaşadığımız her günün birbirinden farklı olduğunu düşünmeye başlarız. Ama ne yazık ki bizim aklımız, dolap beygirininkinden daha fazla gelişmiştir. İlişkiler ne kadar karmaşık, insanlar ne kadar farklı, olaylar ne kadar renkli, ne kadar...

WHW ne demiş?

Express Dergisinde İstanbul Bianelinin küratörlerine sormuşlar, "İki yıldır Türkiye'ye gelip gidiyorsunuz. Sizi en çok ne şaşırttı? -Sosyal kutuplaşma. Ve ekonomik uçurum. Hiçbir yerde bu kadar görkemli bir zenginliği ve bu kadar derin bir yoksulluğu bir arada görmedik.

Küçük Günahlardan Beslenen Korkularımız

Kapalı bir sistemdir bu. Batı’ya olduğu kadar, Doğu’ya da kapalı bir sistemdir. Ortadoğu’dur, kenar Batı’dır. Ne Doğu’dur, ne Batı’dır. Kafka’nın yer altında yaşayan hayvanı gibi, kendisine doğru kazılan bir tünelin içindeki bilinmeyen düşmanı korkuyla bekler. Bizim ‘ilk günah’ımız belki budur: Kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı beslediği korkudur. Yaşama korkusudur. Fütuhat da herkese ve her şeye boyun eğdirerek bu korkudan kurtulma çabasıdır. Dünyayı bir savaş alanına çevirdikten sonra her yandan düşman saldırısı bekleyen sarayın korkusudur bu. Her davranışın devlete yöneldiğini sanan paranoyak yöneticilerin korkusudur bu. Kültür korkusudur. Matbaadan, şiirden, resimden, felsefeden, hatta dinden korkmaktır bu. Korkunun sonucu yabancılaşmadır. Kavram kargaşası yaratarak temel kavramlardan uzaklaşma çabasıdır. Temel kavramların onu bir hiçe indireceği korkusudur. Korku ortadan kalkarsa, postunu kaybedeceğinden korkan tekke şeyhinin korkusudur. Bunun için müeyyideler gevşekt...